Almanya Tedarik Zinciri Yasası
Almanya Tedarik Zinciri Yasası Nedir?
Tedarik Zinciri Özen Yükümlülüğü Kanunu olarak da Türkçeye çevrilebileceği ifade edilen Tedarik Zinciri yasası Almanya merkezli şirketler için tedarik zincirlerinde sorumluluk getirerek insan ve çevre haklarını güçlendirmeyi amaçlıyor.
Yasa Nasıl Ortaya Çıktı?
Almanya Federal Hükümeti 2016 yılının Aralık ayında dünyadaki insan hakları durumunu iyileştirmek için işletmelerle birlikte çalışmak ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemini dikkate alarak küreselleşmeye sosyal bir boyut kazandırmak amacıyla İş dünyası ve İnsan Hakları Ulusal Eylem Planını kabul etmiştir. Plan, Birleşmiş Milletler İş dünyası ve İnsan Hakları Kılavuz İlkelerine dayanmaktadır. Almanya Federal Hükümeti planda Almanya'da bulunan tüm işletmelerin insan hakları durum tespiti çalışmasının temel unsurlarına uyması konusundaki beklentilerini ortaya koymaktadır. 2020 yılına gelindiğinde planı izleyen işletmeler üzerinde yürütülen temsili bir anket, Almanya merkezli 500'den fazla çalışanı olan işletmelerin beşte birinden azının tedarik zinciri durum tespiti yükümlülüklerini yerine getirdiğini ortaya koymuştur. Buradan çıkarımla gönüllü taahhütlerin yeterli olmadığı görülmüştür. O nedenle Tedarik Zincirlerinde Kurumsal Durum Tespiti Yükümlülükleri Yasası 22 Temmuz 2021 tarihinde Federal Kanun Gazetesi'nde yayımlanmıştır. Söz konusu yasa Alman kuruluşlarının küresel tedarik zincirlerinde insan haklarına saygı göstermekten yasal olarak sorumlu tutulacağı çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) hesap verebilirliğinde belirleyici bir an olarak değerlendirilmektedir. Yasa, kuruluşlar üzerinde yalnızca tedarik zinciri performansları üzerinde çok net bir sorumluluk oluşturmakla kalmamakta, aynı zamanda harekete geçmeyi ve anlamlı iyileştirmeyi zorunlu kılmaktadır.
Yasa'nın Temel Yükümlülükleri Nelerdir?
Ulusal İş ve İnsan Hakları Eylem Planı'nın (UEP) beş temel unsuru olan sorumluluğu kabul etme, riskleri tanımlama, riskleri minimize etme, bilgilendirme ve raporlandırma ile şikayetleri kolaylaştırma Kanun'da belirtilen durum tespiti yükümlülüklerinin temelini oluşturmaktadır.
Durum tespiti yükümlülüklerinin temel unsurları, insan hakları ihlalleri ve çevreye zarar verme risklerini belirlemek, önlemek veya en aza indirmek için bir risk yönetim sisteminin kurulmasını içermektedir. Kanun, gerekli önleyici ve iyileştirici tedbirleri belirlemekle birlikte şikâyet prosedürlerini ve düzenli raporlamaları zorunlu kılmaktadır. Durum tespiti yükümlülükleri; bir işletmenin kendi iş alanı, bir sözleşme ortağının eylemleri ve dolaylı tedarikçilerin eylemleri için geçerlidir. Bu, bir işletmenin sorumluluğunun artık kendi fabrikasının kapısında bitmediği, tüm tedarik zinciri boyunca geçerli olduğu anlamına gelmektedir.
Yasa Ne Zaman Yürürlüğe Girecek ve Kimler İçin Geçerli Olacak?
Alman Tedarik Zinciri Durum Tespiti Yasası, 1 Ocak 2023 itibariyle 3.000'den fazla çalışanı olan Almanya'da yerleşik işletmeler için geçerli olacak şekilde yürürlüğe girmiştir. Ayrıca kapsamın 1 Ocak 2024 itibariyle Almanya'da yerleşik 1.000'den fazla çalışanı olan işletmeleri kapsayacak şekilde yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Çalışan sayısı yerli şirketler için yurt dışında görevlendirilen personeli de içermektedir. Grup şirketleri, ana şirketin çalışan sayısı hesaplamasına dahil edilmektedir. Kanun, çalışanları “altı aydan uzun süreli iş sözleşmesi olan herhangi bir işçi” olarak kabul etmektedir. Bu kriter yaklaşık 600 şirket için geçerlidir.
|
Çalışan sayısı |
Kapsama girecek şirket sayısı |
2023 |
3000 ve üzeri |
Yaklaşık 600 |
2024 |
1000 ve üzeri |
Yaklaşık 2900 |
Kanunun etkisi 2026 yılında değerlendirilecektir. Ardında da herhangi bir düzenlemeye gerek olup olmadığına karar verilecektir. Bu süreçte, uygulama kapsamının diğer işletmeleri de kapsayacak şekilde genişletilip genişletilmeyeceği de incelenecektir.
Yasa'nın Kapsadığı İhlaller ve Temel Aldığı Uluslararası Sözleşmeler Nelerdir?
Tedarik Zinciri Yasası, uluslararası kabul görmüş on bir insan hakları sözleşmesinin kapsamlı bir listesini içermektedir. Bu sözleşmelerde korunan yasal menfaatler, korunan yasal konumların örneğin çocuk işçiliği, kölelik veya zorla çalıştırma yoluyla ihlal edilmesini önlemek amacıyla kurumsal eylem için davranışsal gereklilikler veya yasaklar belirlemek için kullanılmaktadır. İnsan hakları ihlallerine yol açan çevreyle ilgili riskler de kanun kapsamındadır. Tedarik Zinciri Yasası, üç uluslararası sözleşmeden alınan işletmeler için zorunlu olan çevreyle ilgili belirli yükümlülüklere odaklanmaktadır. Söz konusu uluslararası sözleşmeler; Cıva ile ilgili Minamata Sözleşmesi, Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stockholm Sözleşmesi ve Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Hareketlerinin Kontrolüne ve İmha Edilmesi İlişkin Basel Sözleşmesidir.
Yasa Kapsamındaki Yükümlülükler Nasıl Denetlenecek?
Yetkili makam olarak belirlenen Almanya Ekonomik İşler ve İhracat Kontrolü Federal Ofisi (Bundesamt für Wirtschaft und Ausfuhrkontrolle-BAFA), geniş kapsamlı denetim yetkilerine sahiptir. Örneğin, işyerlerine girerek bilgi talep edebilecek ve belgeleri inceleyebilecektir. Ayrıca kurum, işletmelerin yükümlülüklerini yerine getirmek için somut adımlar atmalarını sağlayabilecek ve uygun görülen durumlarda mali cezalar uygulayabilecektir.
Yasa Kapsamındaki Cezai Müeyyideler Nelerdir?
İşletmelerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda idari para cezası uygulanabilecektir. Bunlar 8 milyon Euro'ya veya yıllık küresel cironun %2'sine kadar çıkabilir. Ciroya dayalı para cezaları sistemi, yalnızca yıllık cirosu 400 milyon Euro'nun üzerinde olan işletmeler için geçerli olacaktır. Ayrıca, belirli bir asgari düzeyi aşan bir idari para cezası verilmesi durumunda, işletmeler kamu ihalelerinin dışında tutulabilecektir.
İşletmelerden Neler Yapmaları Bekleniyor?
İşletmelerin durum tespiti yükümlülüklerine uymak için uygun ve etkili risk yönetim sistemi kurması gerekmektedir. Örnek olarak bir insan hakları görevlisi atayarak, durum tespiti yükümlülüklerine uyumu izlemek için işletme içinde sorumlular belirlemeleri gerekebilecektir. İlk aşamada şeffaflık, işletmenin kendi tedarik zincirini anlayabilmesi ve riskleri analiz edebilmesi için önem taşımaktadır. Bu aşamada işletmelerin kendi iş alanlarının özellikle insan hakları ve çevre ile ilgili yüksek risk oluşturan kısımlarını belirlemesi gerekecektir. Riskler tanımlandığında ise uygun önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. İşletmelerin özellikle tespit edilmiş insan hakları risklerini ve çevre ile ilgili riskleri önleyen veya en aza indiren satın alma stratejileri oluşturması gerekmektedir. Sözleşme ortağının tedarik zincirlerinde tespit edilen riskleri uygun şekilde ele alıp almadığını da doğrulamak süreç içerisindeki önemli adımlardan biri olacaktır. İşletmeler ayrıca ya bir dahili şikayet mekanizması oluşturmalı ya da hem doğrudan mağdurların hem de olası veya gerçekleşen ihlaller hakkında bilgi sahibi olanların riskleri ve ihlalleri bildirmesine izin veren ilgili bir harici şikayet mekanizmasına katılmalıdır.
Yasa Ticareti Nasıl Etkileyecek?
Alman Tedarik Zinciri Durum Tespiti Yasası'nın basamaklı bir etkiye sahip olacağını kabul etmek önemlidir. Kapsam dışı olabilecek KOBİ'lerin önümüzdeki yıllarda etkilenmesi beklenmekte çünkü daha büyük firmaların Kanun tarafından kendilerine getirilen durum tespiti yükümlülüklerini tedarikçilerine devretmesi beklenmektedir.
Alman tedarik kanunu, şirketleri bütünlük içerisinde değerlendirdiği için iştirakler hem tedarikçi hem de ana şirket konumunda olacak şeklinde ifade edilmektedir. Kanun, Almanya'da bulunan şirketlere yükümlülükler getirmekte dolayısıyla Türkiye'de bulunan iştiraklerin doğrudan yaptırımlarla karşılaşması söz konusu değil. Ancak Türkiye'de bulunan iştirakin ihlalinden ötürü Almanya'da bulunan ana şirket yaptırıma maruz kalabilir. Bu nedenle hem iştirakler hem de iştiraklerin tedarikçileri değişim baskısını üzerlerinde hissedebilirler.
Şirketler için, tedarik zincirlerinde sağlam bir sürdürülebilirlik yaklaşımı artık bir iş zorunluluğu haline gelmektedir. Çevre standartları ve insan hakları için durum tespiti gerekliliklerini yerine getiremeyen firmalar hem ekonomik hem de itibar açısından zarar görecek ve Almanya'da faaliyet gösterme konusunda engellerle karşılaşacak.
Yürürlüğe giren yasanın Türkiye gibi ülkeler için büyük bir fırsat olabileceği ifade edilmektedir. Alman tedarik zincirlerinde tedarik ve temel ürünler söz konusu olduğunda Türkiye'nin ön planda yer alması yasanın iki ülke arasında daha derin işbirliği için birçok fırsat sunduğu değerlendirilmektedir.
Faydalanılan Linkler
https://www.ibm.com/blogs/internet-of-things/german-supply-chain-due-diligence-act-scdda-explained/