Biyoçeşitliliğin Önemi
Biyoçeşitliliğin Önemi/ Nasıl Bir Ekonomi-30.12.2024
Biyoçeşitlilik, bakterilerden bitkilere, hayvanlardan mercan resifleri gibi karmaşık ekosistemlere kadar uzanan, dünya üzerindeki yaşamın bütün çeşitliliğini kapsayan bir kavram. Doğanın dokusunu oluşturan her bir canlı türü ekosistemin devamlılığında kritik bir rol oynuyor. Ancak, bu hassas denge bozulduğunda, sonuçları tahmin etmek neredeyse imkânsız... Bir ormanın derinliklerindeki küçük bir böcek türü, toprağın verimliliğini artırarak ağaçların büyümesini desteklerken, bir nehirdeki balık popülasyonunun azalması, o nehirden beslenen kuş türlerini etkileyebilir. Doğadaki canlı türlerinin bolluğu, bir ekosistemin ne kadar sağlıklı olduğunun en açık göstergelerinden biridir. Ayrıca biyoçeşitlilik ilaçlardan tarıma kadar pek çok sektöre hayat veren kritik bir kaynak. Dolayısıyla, biyoçeşitliliğin sadece çevresel değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik açıdan da önemi oldukça fazla.
Doğanın dengesini sağlamada kritik bir rol oynayan biyoçeşitlilik, günümüzde ciddi bir bozulma ve çöküş riski altında. Son 50 yıllık dönemde doğal ekosistemlerin sağlığına dair tüm göstergeler belirgin bir düşüş göstermiş durumda. Dünya Ekonomik Forumu tarafından gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemde yaşanan bozulma, önümüzdeki yılları etkileyecek en büyük küresel riskler arasında gösteriliyor.
Biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik olarak uluslararası toplum tarafından gerçekleştirilen çalışmaların son dönemde arttığını görüyoruz. Her yıl net sıfır emisyon hedeflerine yönelik ilerlemeyi değerlendirmek için toplanan Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı (COP) kapsamında oluşturulmuş Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansı, her iki yılda bir biyoçeşitlilik kaybını önlemek için gerekli stratejiler geliştiriyor.
2022 yılında Kanada'nın Montreal şehrinde düzenlenen 15. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nda doğal yaşamı koruma ve biyoçeşitlilik kaybını sınırlandırma konusunda tarihi öneme sahip Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi kabul edildi. Bu anlaşma kapsamında, kıyı-deniz alanlarının korunması ve bozulmuş alanların etkili bir şekilde restore edilmesi için 2030 yılına kadar yılda 200 milyar dolar yatırım yapılması hedeflerinde mutabık kalındı. 21 Ekim- 1 Kasım 2024 tarihleri arasında Kolombiya'nın Cali şehrinde düzenlenen 16. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nda ise yatırım finansmanı konusunda yoğun görüşmeler gerçekleştirildi. Konferansta, yerel toplulukların geleneksel çevre bilgilerini gelecekteki kararlara entegre etmeyi amaçlayan bir alt organın oluşturulması kararlaştırıldı. Ayrıca büyük biyoteknoloji şirketlerinin, dijital genetik bilgileri kullanmalarından kaynaklanan ticari kazançların %0,1'ini yeni oluşturulan bir fona aktarmaları da alınan kararlar arasındaydı.
Diğer taraftan biyoçeşitliliğin korumasına yönelik çeşitli yenilikçi çözümler ön plana çıkıyor. Bunların başında doğa temelli yaklaşımlar ve biyoçeşitlilik kredileri geliyor. Doğa temelli yaklaşımlar ile sera gazı emisyonlarını azaltan veya karbon tutan doğa temelli eylemlerle biyoçeşitliliğin desteklenmesi kastediliyor. Bu çözümler, ormanların yönetimi, sulak alan restorasyonu ve rejeneratif tarım uygulamaları gibi yöntemlerle hem çevreye hem de küresel iklim hedeflerine katkıda bulunmayı içeriyor.
Biyoçeşitlilik kredileri ise, doğal ekosistemleri koruma, restore etme ve sürdürülebilir şekilde yönetme çabalarını desteklemek amacıyla geliştirilen finansal bir mekanizma. Bu krediler, karbon kredilerine benzer şekilde çalışıyor, ancak odak noktaları karbon emisyonları yerine biyolojik çeşitliliğin korunması. Bu krediler ile biyoçeşitliliğin azalmasını önlemek, habitatları korumak, ekosistemleri iyileştirmek ve tehdit altındaki türlerin yaşam alanlarını desteklemek amaçlanıyor. Biyoçeşitlilik kredilerinin önemli bir gelişim potansiyeli bulunuyor. McKinsey ve Dünya Ekonomik Forumu araştırmalarına göre, 2050 yılına kadar biyoçeşitlilik kredilerine olan talep 69 milyar dolara ulaşabilir. Bu mekanizma çeşitli kullanım alanları ile ön plana çıkıyor. Biyoçeşitlilik kredilerinin karbon kredileri ile birleştirilerek doğa için daha iyi sonuçların elde edilmesi mümkün. Aynı zamanda bu uygulama ile işletmelerin doğal sermayeye yatırım yapmaları teşvik ediliyor. Atılacak doğru adımlar sayesinde, bu krediler hem doğayı koruma hem de yerel toplulukları destekleme açısından önemli fırsatlar sunabilir.
Tarım ve enerji gibi sektörler, geniş arazilere yayılmaları ve hassas ekosistemler ile iç içe olmaları nedeniyle biyoçeşitlilik kaybında en fazla etkiyi oluşturan sektörler arasında yer alıyor. Ancak uygun stratejilerle, bu sektörlerin doğaya olan etkileri en az seviyeye indirilebilir. Özellikle tarım arazilerinde ağaçların yetiştirilmesi, rejeneratif tarım yöntemleri gibi uygulamalar ile karbon tutma kapasitesi artırılarak hem toprağın hem de biyoçeşitliliğin korunması sağlanabilir.
Sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlerken biyoçeşitlilik, ekolojik dengeyi korumanın yanı sıra sürdürülebilir kalkınma için de bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Biyoçeşitlilik kaybının hızlanması, bir yandan doğayı tehdit ederken diğer yandan ekonomileri ve toplumları da derinden etkiliyor. Bu kritik soruna çözüm bulmak için uluslararası iş birliği kapsamında yenilikçi yaklaşımlar gerekli. Bugün atılacak her adım, yarının daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir olmasını sağlayacak. Bu nedenle biyoçeşitliliği korumak, aslında gezegenimizi ve geleceğimizi korumak anlamına geliyor.