Yükselen Pazar Hindistan
Yükselen Pazar Hindistan/Nasıl Bir Ekonomi-26.05.2025
Geçen haftaki yazıda Birleşik Krallık ile Hindistan arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'nın etkilerini incelemiştik. Bu anlaşmayı küresel ticarette yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirebiliriz. Son on yılda üretim ve ticaret dengelerinde yaşanan dönüşüm, Hindistan'ı iş dünyasının ilgi odağı haline getirmiş durumda. Bunun temelinde büyüyen tüketici pazarı ve artan altyapı yatırımları gibi dinamikler yer alıyor. Daha önceki dönemlerde düşük maliyetli üretimin merkezi olan Hindistan, günümüzde artık inovasyon, dijitalleşme ve iç talep potansiyelinin şekillendirdiği bir ekonomi olarak görülüyor.
Hindistan'ın öne çıkan özellikleri arasında, bilim ve teknoloji alanında yetişmiş insan kaynağı ilk sıralarda geliyor. Dünya genelinde bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik dallarındaki üniversite mezunlarının üçte birini barındıran ülke nitelikli bir inovasyon ekosistemine sahip. Elektrikli araçlar, ilaç teknolojileri, yazılım gibi birçok alanda Hindistan, çok uluslu şirketlerin Ar-Ge merkezleri için öncelikli tercihlerden biri. Hindistan'da imalat sektörü dikkat çekici bir atılım süreci içinde. Özellikle elektronik sektöründe Hindistan'ın küresel ihracattaki payı giderek artmakta. Hindistan'ın 10 milyar dolar olan ABD'ye yönelik elektronik ihracatının, 2030 yılında sekiz kat artışla 80 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Küresel çapta ise sektördeki toplam ihracatın 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara ulaşabileceği belirtiliyor. Bu yönüyle Hindistan üretim stratejilerinin yeniden şekillendiği bir ülke profili çiziyor.
İşgücü maliyetleri halen Hindistan'ın en güçlü rekabet avantajlarından biri. Ancak günümüzde bu avantaj, düşük maliyetlerin yanı sıra işgücünün verimlilik kapasitesindeki artışla birlikte değerlendirilmeli. İşgücünün artan etkinliği, Hindistan'ın üretkenliğe dayalı sürdürülebilir bir büyüme modeli oluşturmasına yardımcı olmakta. Demografik yapısı da düşünüldüğünde bu durum Hindistan'ı iş dünyası için cazip hale getiriyor. Artan iç tüketim kapasitesi ile Hindistan devasa bir tüketim pazarı olarak konumlanıyor. Ülkede ortalama aylık hane halkı harcamasının 2012 yılındaki 271 dolar seviyesinden 2023 yılına gelindiğinde 705 dolara çıktığını görüyoruz.
Altyapı modernizasyonu süreci ise Hindistan'ın yapısal dönüşümünün temelini oluşturuyor. Limanlar, demiryolu hatları, enerji şebekeleri gibi altyapı yatırımlarının 2025 yılı sonunda 1,8 trilyon dolarlık bir hacme ulaşacağı öngörülüyor. Öte yandan, düzenleyici reformlar ve sektörel teşvikler Hindistan'daki iş ortamını iyileştirme çabalarının merkezinde yer alıyor. İşgücü niteliğinin artırılması, teknolojiye erişimin kolaylaştırılması ve küçük-orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi hedefleniyor. Bu kapsamda Hindistan'da sektörel bazda önemli teşvikler veriliyor.
Hindistan'ın dijital ekonomideki yükselişi ise oldukça dikkat çekici. Bir milyarı aşan akıllı telefon kullanıcı sayısı ve yaygın internet erişim ağı sayesinde Hindistan, dünya genelindeki dijital operasyonların yüzde 40'ından fazlasına ev sahipliği yapıyor. Devlet destekli dijital ticaret ağları üzerinden gerçekleşen dijital ticaret hacminin 2030 yılına kadar 5 kat artışla 340 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Hindistan'da faaliyetlerine başlayan uluslararası şirket sayısı da sürekli bir artış halinde. Dijital teknolojilerin yanı sıra, etkin madde ve jenerik ilaç ihracatındaki yüzde 20'lik küresel pay ile Hindistan ilaç ve eczacılık sektöründeki en önemli oyunculardan biri. Elektronik ve yarı iletken gibi ileri teknoloji içeren sektörlerde de büyüme devam ediyor.
Bu noktada, Hindistan pazarında başarılı olan çok uluslu şirketlerin belirli ortak özellikleri bulunuyor. Uzun vadeli bir stratejiye sahip olmak, ürünleri bölgesel tercihlere göre uyarlamak, operasyonları yerelleştirmek ve hızlı karar alma mekanizmaları oluşturmak başarıya ulaşan firmaların ortak refleksleri olarak öne çıkıyor. Hindistan'ın pazarı oldukça cazip görünse de pazara giriş yapmak isteyen firmaları bekleyen çeşitli yapısal ve konjonktürel zorluklar bulunuyor. Merkezi hükümetin iş yapma kolaylığına yönelik reformları, temel düzeyde etkili olsa da bürokratik işlemler ve karar alma süreçlerindeki uyumsuzluk bu reformların etkisini sınırlıyor. Bölgesel düzeyde farklılık gösteren tüketici tercihleri ve gelir yapılarında görülen dengesiz dağılım, pazara giriş yapacak işletmelerin stratejilerini yeniden şekillendirmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle bu zorlukların analiz ederek atılacak adımların önceden belirlenmesi oldukça önemli.
Tüketici yapısının çok çeşitli olması, taleplerde yaşanan ani değişimler ve makroekonomik belirsizlikler işletmeleri en fazla zorlayan unsurlar arasında yer alıyor. Nüfusun yüzde 95'inden fazlasının mal varlığının 2.000 dolar ve altında olması, lüks tüketime dayalı stratejilerin başarıya ulaşmasının önünde bir engel olarak duruyor. Ayrıca kırsal kesimde harcamaların artması, buna karşın kentsel bölgelerde alım gücünün durağanlaşması çok katmanlı bir tüketici analizini gerektiriyor. Ülkede kamu harcamalarına aşırı bağımlı bir büyüme modelinin olması da ekonomik sürdürülebilirlik açısından soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Ürün ve fiyatlandırma stratejilerinin de yerel sosyoekonomik yapıya uygun şekilde belirlenmesi diğer bir gereklilik. Çok merkezli bir tüketim coğrafyasına hitap eden Hindistan'da, tek bir ürün stratejisi çoğunlukla yetersiz kalıyor.
Hindistan çok katmanlı, çok kültürlü ve dinamik yapısıyla, işletmeler için fırsatlarla dolu bir coğrafya. Ancak jeopolitik gerilimler ve ticaret politikalarındaki belirsizlik ülke ekonomisi üzerinde baskı oluşturuyor. Özellikle ABD gibi büyük ekonomilerde yaşanan gelişmelere bağlı yaşanan şoklara karşı ekonomi oldukça hassas. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde işletmelerin Hindistan'da başarılı olmasının yolu, kısa vadeli kar hedeflerinin aksine, uzun vadeli stratejik yaklaşımdan geçiyor.