COVID-19 aşıları ekonomi, ticaret ve politika alanlarında stratejik bir unsur haline geldi çünkü mevcut kriz ne kadar uzun sürerse, hem sosyal hem de ekonomik etkileri o kadar derin ve gelecek yıllara da o kadar uzun sirayet edecek nitelikte olacak. COVID-19 ile gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasındaki makas geçtiğimiz yıldan beri zaten açılıyordu. Aşılara erişim ve aşılanma oranlarına baktığımızda da iki grup arasında oldukça farklı ilerleyen bir süreç görüyoruz. Hala aşı arzı ve aşıya ulaşma konusunda ciddi problemler var. Covax programı gelişmekte olan ülkelere aşıların ulaştırılması noktasında ümit verici ve genel anlamda programa destek de var ancak üretim ve teslim edilen hacimler hala oldukça düşük seviyelerde. Bu nedenle DTÖ de aşı üretiminin gelişmekte olan ülkelere doğru genişletilmesi gerektiğini sıklıkla vurguluyor. Aşı arzını artırmak için fason imalat anlaşmaları ile teknoloji transferinin gerçekleşmesi gerektiği çokça dile getiriliyor. Bu söylemler, fikri mülkiyet konusunu, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde ise Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rigths (TRIPS) Anlaşması'ndan feragatlerde bulunulmasını gündeme getirdi. DTÖ'nün kurucu anlaşmasına ek olarak kabul edilen ve bir çerçeve anlaşması olan TRIPS yani Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması, 1995'ten bugüne kadar fikri mülkiyet haklarının tanınması ve korunmasına yönelik uluslararası düzeyde kabul edilen en kapsamlı anlaşma sayılıyor. Üye ülkelerin TRIPS ile belirlenen standartlara uyumu da DTÖ tarafından denetleniyor. COVID-19 aşılarının imalatını destekleyecek şekilde teknoloji transferi yapılabilmesinin yolunu açabilmek için DTÖ TRIPS Konseyi'ne ilk bildirim Hindistan ve Güney Afrika tarafından 2 Ekim 2020'de yapıldı. TRIPS Sözleşmesinin belirli hükümlerinden (Anlaşmanın II. Bölümünde 1, 4, 5, 7 no'lu kısımlar) dünya çapında yaygın aşılama yapılıncaya ve dünya nüfusunun çoğunluğu bağışıklık geliştirene kadar feragat edilmesi talep edildi ve bu talep 60'tan fazla üye tarafından –özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarafından- destekleniyor. Biden yönetimi de Mayıs başlarında COVID-19 aşısı üretiminde aşıya ulaşımı düşük olan ülkelere yardım amaçlı fikri mülkiyet haklarında geçici feragati destekleyeceklerini ifade etti. TRIPS feragatleri hususu hem DTÖ TRIPS Konseyi'nde hem de DTÖ Konseyi'nde gündeme geldi ancak bir uzlaşma sağlanmadı; müzakerelerin en azından bir iki ay daha sürmesi bekleniyor. Hatırlatalım, kararın alınması için 164 üyenin oybirliği gerekiyor.

Diğer yandan, fikri mülkiyet kuralları kaldırılsa bile düşük gelir seviyesindeki ülkeler aşının üretilmesi için gerekli olan know-how, tesis ve eğitimli personel konusunda eksikliklere sahip. Peterson Enstitüsü yayınlarından birinde bu feragatlerin tek başına küresel aşılamaya “oldukça küçük bir katkı”da bulunabileceği ifade ediliyor. Bu eylemlerin hükümetlerin kendilerinin ihtiyaç duymadığı aşılar için dünya çapında aşı tedarik zincirlerinin finansmanı konusuna ilgisiz kalmaları gibi ters bir etki de yapabileceğine de dikkat çekiliyor. Diğer yandan aşı imalatının farklı aşamaları çeşitli ülkelerden girdilerin ve ekipmanların temin edilmesi yoluyla dünyanın farklı bölgelerine yayılmış durumda. Dolayısıyla aşı tedarik zinciri küresel ve oldukça karmaşık bir yapıya sahip ve patent ve fikri mülkiyet feragatleri, bu alandaki ihracat kısıtlamaları konusundaki problemleri de çözmeyecek.

IMF, 2020–2021 döneminde COVID-19 kaynaklı küresel GSYİH kayıplarını toplam 12 trilyon dolar olduğunu tahmin ediyor; bu da aylık ortalama 500 milyar doları GSYİH kaybına tekabül ediyor. Eğitim ve sağlık kayıpları dahil edilirse bir çarpan etkisi gerçekleşiyor tabi. Daha kapsamlı zarar tahminleri ise kat kat daha büyük. IMF'nin Nisan 2021 Mali İzleme Raporunda, aşının ekonomik incelemesi hakkında farklı bir perspektiften konuya dikkat çekiliyor. Raporda, küresel pandeminin aşılama ile kontrol altına alınması halinde ekonomik büyümenin daha güçlü gerçekleşeceği ve gelişmiş ülkelere 2025'e kadar 1 trilyon dolardan fazla ek vergi geliri sağlayabileceği; daha çok mali destek için tasarrufun önünü açabileceği ifade ediyor. Böylece Covid-19 aşılamasının harcanan parayı değere çevirerek kendi masrafını karşılayacak hale gelebileceği ve küresel aşılamanın şimdiye uygulanmış en yüksek getirili kamu projesi olabileceği öngörülüyor. Science'ta yayınlanan, aşı kapasitesinin artırılmasına yönelik bir çalışmada, 2021'de 3 milyar doz aşının doz başına 5800 dolardan toplamda 17.4 trilyon dolar küresel bir fayda sağlanabileceği öne sürülüyor.

Tüm bu sebeplerden ötürü, COVID-19 aşısının imalatının ve tedarikinin hızlandırılması ve yaygınlaştırılması hususunda uluslararası işbirliği çok çok önemli. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen G7 Ticaret Bakanları toplantısında DTÖ'ye yapılan “pragmatik ve bütünsel çözümler üretmek için birlikte çalışmaya devam etme” davetini, G7'nin aşılama konusunda desteği açısından bir açık kapı olarak değerlendiriyorum.