Bankacılık Tercihleri Değişiyor
Bankacılık Tercihleri Değişiyor/ Ekonomi Gazetesi- 12.10.2025
Araştırmalar, ABD'deki orta ölçekli bankaların müşteriler arasında “birinci tercih” olma özelliklerini kaybetmeye başladıklarını gösteriyor. 2015 yılında yüzde 24 olan orta ölçekli bankaların vadesiz hesap payı 2024 yılında yüzde 15'e düştü.
2023 yılının ilk aylarında ABD bankacılık sektörünü sarsan kriz, özellikle orta ölçekli bankalar için dönüm noktası oldu. Sadece bir ayda, ülkenin en büyük 25 bankası dışındaki kurumlardan 220 milyar dolar mevduat çıkışı gerçekleşti. Büyük bankaların görece güvenli liman algısı, mevduat sahiplerini hızla bu bankalara çekerken, bu durum bazı bankaların kırılganlığını açığa çıkardı. Bu kırılganlık ise, sektörde yeni bir olguyu ortaya çıkardı. Mevduat yapısında bireysel mevduat ağırlığı fazla olan bankaların, finansal kurumlar ve sermaye piyasalarından sağlanan büyük ölçekli ticari finansman kaynak yoğunluğu fazla olan rakiplerine kıyasla çok daha dirençli olduğu görüldü.
McKinsey tarafından konuya ilişkin yapılan analizlerde, bireysel mevduatların küçük ve çok sayıda bireysel hesaplardan oluşması, bu üstünlüğün ana kaynağı olarak gösteriliyor. 2024 yılında yapılan karşılaştırmalar bu durumu rakamlarla ortaya koyuyor. Toplam mevduatlarında bireysel mevzuat oranı ortalamanın üzerinde olan bankalar, diğerlerine kıyasla ortalama 44 baz puan daha yüksek net faiz karı elde etti. Aynı dönemde varlık büyümeleri de iki kattan fazla hızlandı.
Bu durumun temel sebepleri arasında insan davranışları öne çıkıyor. Bireysel müşteriler, işletmelere kıyasla faiz oranlarındaki dalgalanmalara daha az tepki veriyor. Bu nedenle paralarını mevcut pozisyonlarında tutma eğilimleri daha kuvvetli. Üstelik tüketici ilişkilerinin derinliği, bu durumu pekiştiriyor. 1965 öncesi doğan kuşaklar ABD'deki bireysel mevduatların büyük payını elinde tutuyor. 2023'te yüzde 39 seviyesinde olan bu payın, 2035 yılına gelindiğinde yüzde 20'ye gerileyeceği öngörülüyor. Araştırmaya göre, 2023 yılında Y ile Z kuşağının bireysel mevduatlarından elde edilen bankacılık gelirleri toplam içinde yüzde 32'lik bir payının 2035 yılında yüzde 43'e ulaşması, aynı dönemde Z kuşağının payının iki katına çıkarak yüzde 16'ya yükselmesi bekleniyor.
Genç kuşaklara ulaşmak ise orta ölçekli bankalar için en büyük zorluğu oluşturuyor. Bu kurumlar çoğu banka müşterisi tarafından ikinci tercih olarak değerlendiriliyor. Özellikle gençler, bu bankaların sunduğu değeri sınırlı buluyor. Şube ağının modernizasyonu, yapay zekâ temelli dijital dönüşüm, güçlü bir dijital pazarlama altyapısı, yüksek değerli müşteri segmentlerine odaklanma, bankaların bu rekabet ortamında geliştirmesi gereken temel noktalar olarak öne çıkıyor. Bu adımlar genç kuşaklara daha cazip bir bankacılık hizmet sunmayı ve uzun vadeli performansı güçlendirmeyi mümkün kılabilir.
Araştırmalar, ABD'deki orta ölçekli bankaların müşteriler arasında “birinci tercih” olma özelliklerini kaybetmeye başladıklarını gösteriyor. 2015 yılında yüzde 24 olan orta ölçekli bankaların vadesiz hesap payı 2024 yılında yüzde 15'e düştü. Aynı dönemde büyük ölçekli bankaların payı on puan, bölgesel bankaların payı ise üç puan arttı. Bu kaymanın arkasında demografik yapı yer alıyor. Orta ölçekli bankaların müşterilerinin büyük çoğunluğu 1965 yılından önce doğan kuşaklara ait. Y ve Z kuşağının payı ise yüzde 32 ile sınırlı. Büyük ölçekli bankalarda Y ve Z kuşağının payı yüzde 50'ye çıkıyor. Görüldüğü gibi genç müşterilerin yarıdan fazlası bankacılık işlemleri için ilk tercihlerini büyük bankalardan yana kullanıyor. Bu tablonun değişmemesi durumunda, uzun vadede orta ölçekli bankaların mevduat tabanının zayıflaması kaçınılmaz görünüyor.
Ortak ölçekli bankaların parladıkları alan ise müşteri hizmetleri. Bu bankalar, hizmet kalitesinde tüm rakiplerini geride bırakıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 36'sı, daha iyi hizmet aldıkları için orta ölçekli bir bankayı tercih ettiklerini belirtiyor. Büyük bankalar için bu oran yüzde 22, bölgesel bankalar için ise yüzde 28 seviyesinde. Müşterilerin yüzde 40'ı, bankacılık işlemlerini kolaylaştırdığı için çalıştıkları bankaları değiştirdiğini belirtiyor. Hizmet odaklı bu gelişme, orta ölçekli bankalara net bir rekabet avantajı sağlıyor.
Ancak buradaki sorun, bu güçlü hizmet algısının ağırlıkla fiziksel kanallara dayalı bir işleyişten beslenmesi. Oysa bankacılık dünyası hızla dijitalleşiyor. Büyük bankaların müşterilerinin yüzde 73'ü, bölgesel bankaların yüzde 70'i bankacılık işlemlerini dijital kanallardan yürütüyor. Orta ölçekli bankalarda bu oran yüzde 65'te kalıyor.
Yakın zaman önce ABD'de yaşanan bankacılık krizinin, önümüzdeki yıllarda dünya genelindeki banka müşterilerinin mevduat tercihlerini önemli biçimde etkileyeceğini söyleyebiliriz. Orta ölçekli bankaların güçlü müşteri hizmetleri, onları hâlâ farklılaştıran bir koz olsa da genç kuşakların dijitalleşme beklentileri bu durumu hızla değiştiriyor. Demografik değişimin ivmesiyle bireysel mevduat hacminin yeni kuşakların eline geçmesi, önümüzdeki on yılın bankacılık rekabetini kökten değiştirecek. Dolayısıyla orta ölçekli bankaların sadece hizmet kalitesine güvenmek yerine, yapay zekâ destekli dijital altyapı, yenilikçi ürünler ve kuşaklar arası ilişki yönetimini içeren stratejik bir dönüşüme yönelmesi kaçınılmaz görünüyor.