Sürdürülebilir Yakıtlar Neden Önemli?
Sürdürülebilir Yakıtlar Neden Önemli? /Nasıl Bir Ekonomi-13.01.2025
2016 yılında Paris Anlaşması'nın imzalanmasının üzerinden neredeyse dokuz yıl geçti. İklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir döneme girmiş bulunuyoruz. Belirlenen hedeflere ulaşılması, iddialı iklim hedeflerinin eyleme dökülmesine ve birbiriyle ilişkili farklı teknolojilerin hızla devreye alınmasına bağlı. Önümüzdeki dönem, net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için bu teknolojilerin kullanımını hızlandıracak bir yol haritası çizilmesi açısından belirleyici olacak.
Bu dönemde sürdürülebilir yakıtlar küresel sera gazı emisyonlarını azaltma çabalarının temelinde yer alıyor. Sürdürülebilir yakıtlar, genel olarak yenilenebilir veya düşük çevresel etkili yakıtlar olarak tanımlanmakta. Karbon salınımını azaltan ve sınırlı rezerve sahip fosil yakıtlara karşı bir alternatif sunan bu yakıtlara örnek olarak biyodizel, biyogaz ve yeşil hidrojeni verebiliriz. Fosil yakıtlar, insanların modern hayata geçişinde oldukça önemli bir rol oynadı. Arabayla uzak mesafelere kolayca gitmek ya da bir uçağa binip dünyanın öbür ucundaki tanıdıklarımıza kavuşmak fosil yakıtlar sayesinde mümkün oldu. Ancak fosil yakıtların kullanımı aynı zamanda gezegenimizin hızla ısınmasına ve hayatımızın dengesini tehdit eden gelişmelerin artmasına neden oluyor. Bu nedenle iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik atılan adımlar arasında sürdürülebilir yakıtların potansiyeli giderek daha fazla ön plana çıkıyor.
Konu ile ilgili McKinsey tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmanın bulguları da bu görüşleri destekler nitelikte. Elde edilen sonuçlar, sera gazlarını azaltmada kullanılan önemli teknolojilerden biri olan sürdürülebilir yakıtların kapsamlı biçimde kullanılması durumunda, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını belirgin biçimde azaltma potansiyeline sahip olduklarını ortaya koyuyor.
Gelecek yıllarda sürdürülebilir yakıtların giderek yaygınlaşacağı tahmin ediliyor. Bazı sürdürülebilir yakıt endüstrileri hala kuruluş aşamasında olsa da McKinsey araştırmaları temiz hidrojen dışında kalan sürdürülebilir yakıtların çoğunun 2030 yılına kadar önemli bir büyüme kaydedeceğini öngörüyor. 2050 yılına kadar sürdürülebilir yakıt talebinin dört katına çıkması bekleniyor. Net sıfır emisyon hedeflerine bağlı olarak, ulaşım sektöründeki enerji talebinin yaklaşık %37'sinin sürdürülebilir yakıtlar ile karşılanabilmesi mümkün.
Ancak bu yakıtların sorumlu bir şekilde üretilmesi ve diğer sektörler ile bölgeler göz önünde bulundurularak tüketilmesi oldukça hassas bir konu. Örnek olarak, yemeklerde kullanılan yağlar ve şeker mahsulleri gibi kaynakların sürdürülebilir yakıt üretiminde kullanımı, insanların tüketimine yönelik gıda ihtiyacını karşılamada sorun oluşturma riski taşıyor. Bu kapsamda, biyolojik tabanlı olmayan yenilenebilir yakıt kaynaklarının gelişimi büyük önem taşıyor.
Akıllara elektrikli araç kullanımının giderek arttığı bir dönemde sürdürülebilir yakıtlara neden ihtiyacımız olduğu sorusu gelebilir. Batarya ile çalışan elektrikli araçların, binek otomobil segmentinde giderek daha popüler hale geldiği doğru. Ancak uçaklar, gemiler, kamyonlar, otobüsler ve ticari ağır yük taşıma araçlarının elektrikli hale getirilmesi kısa vadede mümkün olmayacak gibi gözüküyor. Bu nedenle belirlenen sera gazı azaltım hedeflerine ulaşılması için mevcut içten yanmalı motorlarda sürdürülebilir yakıtların kullanılması gerekiyor.
Sürdürülebilir yakıt yatırımları da son dönemde ivme kazanmış durumda. 2022 yılı itibarıyla, küresel çapta toplam 50 milyar dolarlık bir yatırım planlaması bulunuyor. Ancak bu miktar hiç de yeterli değil. 2040 yılına kadar dünya genelindeki karbonsuzlaşma taahhütlerini yerine getirebilmek için 1,4 trilyon dolara kadar yatırıma ihtiyaç bulunuyor.
Sürdürülebilir yakıtlarının gelişiminden en fazla etkilenecek sektörlerden biri havacılık sektörü olacak. Sürdürülebilir yakıtlar, havacılık sektöründeki sera gazı emisyonlarının azaltılmasına önemli katkıda bulunacaktır. Örneğin, günümüzde jet motorlarında kullanılabilecek sürdürülebilir havacılık yakıtları, geleneksel jet yakıtına göre yaklaşık %80 daha az sera gazı emisyonu oluşturuyor. Bazı durumlarda havacılık faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazları emisyonunun %50'ye kadar azaltılmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Ancak bu endüstri henüz başlangıç aşamasında. 2024 yılı itibarıyla, sürdürülebilir havacılık yakıtları üretim kapasitesi 1,5 milyon tonun altında bulunuyor. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) verilerine göre bu miktar toplam jet yakıtı ihtiyacının yalnızca %0,5'ini karşılaşamaya yeterli. Ancak bu oranın önümüzdeki yıllarda belirgin bir biçimde artması bekleniyor. McKinsey tarafından yapılan tahminler, havacılık sektöründe 2030 yılına kadar sürdürülebilir yakıt tüketiminin 20 milyon tonu aşabileceğine işaret ediyor.
Tüm bu gelişmeler karşısında petrol rafinerilerinin, sürdürülebilir yakıt üretimini artırma baskısı altında olduğunu görüyoruz. Pazar koşulları, çevresel düzenlemeler ve artan maliyetler gibi faktörler, mevcut rafinerileri bir dönüşüme zorluyor. Bu tür dönüşümler, yenilenebilir yakıt üretimi için tamamen yeni tesisler inşa etmeye kıyasla daha hızlı ve maliyet açısından daha etkin olabilir. Ancak bu dönüşümün verimli biçimde sağlanabilmesi için girdi tedariki, tesisin mevcut konfigürasyonu ve üretim kapasitesi gibi unsurlar ön plana çıkıyor. Büyük şehirlere yakın mesafede bulunan rafineriler için kullanılmış yağlar önemli bir girdi kaynağı oluşturabilirken, etanol üretim tesislerine yakın olan rafineriler için ise soya yağı veya mısır yağı daha uygun bir alternatif olarak görünüyor. Ayrıca sürdürülebilir yakıtların üretiminde devlet teşvikleri ve pazar talebi de bölgelere göre farklılık gösterebiliyor.
Enerji dönüşümünün hızlandırılması, iklim değişikliğiyle mücadelede başarı sağlanmasının en önemli adımlarından biri. Belirlenen iddialı hedeflere ulaşılabilmesi için sürdürülebilir yakıtların yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarının ve diğer temiz enerji teknolojilerinin de hızla benimsenmesi gerekiyor. Net sıfır emisyon hedefine odaklanıldığı bu dönemde yenilikçi bir çözüm olarak sürdürülebilir yakıtların küresel sera gazı emisyonlarını azaltmada büyük bir etki oluşturması bekleniyor.